HAC-UMRE / TAVAF |
2. TAVAPIN SÜNNETLERİ
Tavaf yapan kimseden
yerine getirmesi istenilen sünnetler sekiz tanedir.
A. YÜRÜYEREK TAVAF
YAPMAK
B. HACERÜ'L.ESVED'E
ELİYLE DOKUNMAK [İSTİLAM ETMEK]
C. TAVAF ESNASINDA HZ.
PEYGAMBER (S.A.V.)'DEN NAKLEDİLEN DUAYI OKUMAK
D. REMEL YAPMAK
E. İZTİBA YAPMAK
F. BEYTULLAHA
YAKLAŞMAK
G. TAVAFI ARA
VERMEKSİZİN YAPMAK
H. TAVAFTAN SONRA İKİ
REKAT NAMAZ KILMAK
A. YÜRÜYEREK TAVAF
YAPMAK
Tavafın birinci sünneti
yürüyerek tavaf yapmaktır.
1. Tavafın sünnetlerinin
birincisi -tavaf yapan kişi kadın bile olsatavaf yapan kimsenin bir insan,
hayvan vb. bir şey tarafından taşınmak suretiyle tavaf yapmayıp yürüyerek tavaf
yapmasıdır. Bunun gerekçesi Hz. Peygamber (s.a.v.)'e uymaktır.(Müslim, Hac,
2972)
Çünkü [insan, hayvan vb.
bir varlık tarafından taşınmak suretiyle tavaf yapmak] huşua uygun düşmez.
Ayrıca hayvan, insanları rahatsız edebilir, mescidi kirletebilir.
Bununla birlikte kişinin
hastalık vb. bir özrü bulunursa taşınarak tavaf yapmasında bir sakınca yoktur.
[*] - Bunun delili
Buhari ve Müslim'in rivayet ettiği şu hadistir: Ürnrnü Selerne Mekke'ye hasta
olarak geldi. Resulullah (s.a.v.) ona "insanların arka tarafından binekli
olarak tavaf yap" buyurdu. (Buhari, Salat 464; Müslim, Huc, 3067)
[*] - Yine Buhari ve
Müslim' de rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) veda haccında;
insanlar kendisini görsün ve fetva sorabilsinler diye binekli olarak tavaf yapmıştır.
İnsanların fetva sorması
için onlara görünmeye ihtiyaç duyulduğunda Hz. Peygamber (s.a.v.)'in bu fiiline
uyabilir.
2. Kişi, bir özrü
bulunmadığı halde binekli olarak tavaf yapsa, el-Mecmu'da alimlerin
çoğunluğundan yapılan nakle göre bu mekruh olmamakla birlikte "daha iyi
olan davranışı terk etmek" sayılır. Bu, hayvanın mescidi kirletmeyeceğine
güveniliğinde böyledir. Şayet buna güvenmek mümkünse hüküm böyledir, yani
"daha iyi olan davranışı terk etmek" hükmü söz konusudur. Şayet
hayvanın mescidi kirletmeyeceğinden emin olunamazsa hayvanı mescide sokmak
mekruhtur. Buradaki mekruhluk tahrimen mekruhluğa yorulur.
Çünkü -ileride şahitlik
konusunda geleceği üzere- etrafı kirletmeyeceğinden emin olunmayan hayvanı
mescide sokmak haramdır.
Bazıları arada şu farkın
bulunduğunu söylemişlerdir: [Binekli olarak tavaf yaparken] hayvanı mescide
sokmak sünneti yerine getirme ihtiyacı sebebiyledir. Nitekim Hz. Peygamber
(s.a.v.) de böyle yapmıştır.
Bu şekildeki genelleme
kabul edilemez; çünkü bu hüküm "hayvanın mescidi kirletme ihtimalinin
bulunmadığı" duruma özgüdür.
Bu mesele "ihramlı
çocukların mescid-i harama sokulması" meselesine de kıyas edilemez; çünkü
onların sokulması zorunlu bir durumdur.
Yine çocuğun mescidi
kirletmesi ihtimali bulunduğunda onu koruma altına almak vb. bir yolla bunu
engellemek mümkün olduğu halde hayvan için aynı şey söz konusu değildir.
İsnevi, Rafii'den ve
Nevevi'nin el-Mecmu'daki "mescitlere ait hükümler" bölümündeki
ifadelerinden "hayvanın mescidi kirletmesinden emin olunsa bile mescide
sokulması mekruhtur" hükmünü naklederek şöyle demiştir:
Bunun mekruh olmaması,
mezhebimize mensup alimlerin kitaplarında yer alan ifadelere ve bizzat İmam
Şafii (r.a.)'nin ifadelerine aykırıdır.
İsnevi'nin bu
ifadelerine yönelik "bu mekruh değildir; çünkü bunun mekruh olmadığına
dair delili bilen kişi, bilmeyen kimseye karşı [onun reddedemeyeceği] bir delil
ileri sürmüş olur" şeklindeki red geçerli sayılamaz; çünkü bir hükmün
varlığını ortaya koyan, o hükmün bulunmadığını ileri sürene göre önceliklidir.
İsnevi bunun mekruh olduğu hükmünü ortaya koymakta, başkası [onu reddeden] ise
bu hükmün bulunmadığını ileri sürmektedir.
Eşmuni Bastu'l-envar
adlı eserinde şöyle demiştir: İmam Şafii (r.a.) bir özür bulunmaksızın binekli
olarak tavaf yapmanın mekruh olduğunu açık olarak ifade etmiştir. Nevevi de
el-Mühezzeb şerhinde [el-Mecmu'da] bunu tek görüş olarak nakletmiştir.
Şahitlikler ile ilgili bölüme kendi ifadesi olarak şunları eklemiştir:
"Çocukların mescidi necis hale getirmeleri çoğunlukla görülen bir durum
ise onları mescide sokmak haramdır. Şayet çokça görülmüyorsa mekruhtur".
Hayvanlara dair bu konuda en azından söylenecek şeyonların bu konuda çocuklar
ile aynı hükümde olduğudur.
Ezrai şöyle demiştir:
Bunun mezhepte benimsenen genel hüküm olduğu konusunda bir şüphe yoktur.
Bununla birlikte -daha önce geçtiği üzere- bu meselede mekruh olmadığı görüşünü
tercih etmek -sünneti uygulamaya ihtiyaç bulunduğundan- daha uygundur. Bu amaç
dışında bir sebeple hayvanları mescide sokmak ise bundan farklı olarak -mescidi
kirletmeye ce ği nden emin olunsa bile- mekruhtur.
Maverdi şöyle demiştir:
İnsanların omuzlarında taşınan kimsenin hükmü de yukarıda zikredilen hükümler
bakımından hayvana binen kimsenin hükmü gibidir.
Kişinin bir özrü varsa,
insanlar tarafından taşınması hayvana binerek tavaf yapmasından daha iyidir.
Böylece mescid hayvandan korunmuş olur.
Deveye binerek tavaf
yapmak, katıra ve eşeğe binerek tavaf yapmaya göre daha hafif bir durumdur. Bu
el-Mecmu'da zikredilmiştir. Aynı yerde şöyle denilmiştir: "Kişi
yürüyebildiği halde sürünerek tavaf yapsa -yaptığı şey mekruh olmakla birlikte-
tavaf geçerlidir" .
İsnevi şöyle demiştir:
Bazı alimlerin işaret ettiği üzere -yani özür bulunmadığı durumda- çıplak
ayakla tavaf yapmak sünnettir.
El-İmla'da aktarıldığına
göre İmam Şafii (r.a.) şöyle demiştir: Çıplak ayakla tavaf yapan kimsenin, çok
sevap alma ümidiyle çokça adım atmak için küçük adımlar atması hoşuma gider.
B. HACERÜ'L.ESVED'E
ELİYLE DOKUNMAK [İSTİLAM ETMEK]
Tavafın ikinci sünneti
tavafın başında hacerü'l-esvede eliyle dokunmak ve öpmektir.
Tavaf yapan kişi alnın!
hacerü'l-esvedin üzerine koyar. Şayet bunu yapma imkanı bulamazsa eliyle
dokunur [istilam eder]. Bunu da yapma imkanı bulamazsa eliyle işarette bulunur.
Bunu bütün turlannda
yapmaya riayet eder.
Şam yönüne bakan iki
köşeyi öpmez ve selamlamaz. Rükn-i yemani'yi selamlar, öpmez.
1. Tavafın ikinci
sünneti, tavaf yapan kişinin tavafının başında hacerü'l-esvede döndükten sonra
onu selamlaması yani eliyle ona dokunmasıdır. Bunu sağ elle yapması sünnettir.
Daha sonra hacerü'lesvedi öper.
[*] - Bunun delili
Buhari ve Müslim'in rivayet ettiği hadistir.(Buhari, Hac, 1611; Müslim, Hac,
3054)
Nevevi'nin sözünden ilk
anda "kişinin eliyle veya başka bir şeyle selamlama konusunda seçim
yapabileceği" anlaşılıyorsa da kişi eliyle dokunarak selamlama imkanı
bulamazsa elindeki bir sapa vb. bir şeyle selamlar.
Nevevi el-Mecmu'da şöyle
demiştir: Öpmenin sessiz olacak şekilde hafif olması sünnettir.
2. Tavaf alanı boş
[serbest] olmadığı sürece gece olsun gündüz olsun kadının hacerü'l-esvede
dokunması, öpmesi,' Kabe'ye yaklaşması sünnet değildir. EI-Kifaye' de ise bu
durum geceyle sınırlandırılmıştır.
Bu hükümler açısından
çift cinsiyetli şahıs da kadın gibidir.
3. Kişi bundan sonra
alnını hacerü'l-esvedin üzerine koyar. Bunu, Hz. Peygamber (s.a.v.)'e uymak
amacıyla yapar.(Beyhaki, Hac, 5, 74)
EI-Mecmu'da
alimlerimizden nakledildiğine göre öpme ve secdenin [yani hacerü'l-esvedin
üzerine alnını koymanın] üç kere yapılması sünnettir.
Bu uygulama
[hacerü'l-esvedin kendisi için değil, onun asılı olduğu Kabe'nin köşesi yani]
rükün için yapılır. Mesela hacerü'l-esved Kabe'den uzaklaştırılsa veya Kabe'nin
bir başka köşesine konsa kişi daha önce hacerü'l-esvedin durduğu köşeye eliyle
dokunur, öper ve onun üzerine secde yapar. Nevevi bunu el-Mecmu'da Darimı'den
nakletmiş ve herhangi bir yorum yapmamıştır.
4. Kişi -mesela
kalabalık sebebiyle- hacerü'l-esvedi öpme ve alnını onun üzerine koyma imkanı
bulamazsa eliyle dokunur.
[*] - Çünkü İmam Şafii
(r.a.) ve Ahmed b. Hanbel' in Hz. Ömer' den rivayet ettiklerine göre Hz.
Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Ömer! Sen güçlü kuvvetli bir adamsın.
Hacerü'l-esvedin yanına gidip de zayıf-güçsüz kimseleri rahatsız etme! Şayet
boşluk bulursan git, bulamazsan "la ilahe illallah" ve "Allahu
ekber" de! (Müsned, 1, 28; Beyhaki, Hac, 5, 80)
İmam Şafii (r.a.),
Buveytı'nin Muhtasar'ında şöyle demiştir: Kalabalık çoksa kişi tavafa devam
eder, tekbir getirir, istilam yapmaz.
Nevevi el-Mecmu'da
"alimlerirniz bu şekilde genel ifade kullanmışlardır" demiştir.
Bendenici şöyle
demiştir: İmam Şafii (r.a.) el-Ümm'de şöyle demiştir: Ancak tavafın ilk ve son
turunda kalabalık olsa bile kişinin istilam yapması farzdır.
İsnevl'nin sözünden
anlaşılacağı üzere "bu, başkasından rahatsızlık duymaktan ve başkasına
rahatsızlık vermekten uzak durarak yapılır." Bu, zaten açık bir hükümdür.
5. Kişi eliyle
hacerü'l-esvede dokunma imkanı bulamazsa sopa vb. bir şeyle dokunur.
Hacerü'l-esvede eliyle, sopasıyla vb. her ne ile dokunmuşsa dokunduğu şeyi
öper.
[*] - Çünkü Buhari ve
Müslim' de rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
Size bir şey emrettiğimde ne kadarını yapabiliyorsanız o kadarını yapın.
(Buhari, el-İ'tisam bi'l-kitab ve's-sünne, 7288)
[*] - Ayrıca Müslim,
Nafi'den şunu rivayet etmiştir: İbn Ömer'in hacerü'l-esvede eliyle dokunduğunu
[istilam ettiğini] ve daha sonra elini öptüğünü gördüm. O şöyle diyordu:
"Ben Resulullah
(s.a.v.)'ın bunu yaptığını gördüğümden beri bunu yapmayı terk etmedim" .
(Müslim, Hac, 3054)
Bu hadisin zahiri diğer
hadislerle birlikte değerlendirildiğinde şu sonuç çıkmaktadır: "Kişi
hacerü'l-esvedi öpme imkanı bulurda öper ve eliyle dokunursa, ayrıca elini de
öper."
İbnü's-Salah el-Mensek
adlı eserinde bunu açık olarak ifade etmiştir. İmam Şafii (r.a.) ve bir grup
alimin yaptığı genel nitelikli açıklamalar da bu sonucu gerektirmektedir. Ancak
Rafii ve Nevevi kişinin [hacerü'l-esvede dokunduğu elini, sopasını vb.
öpmesini] hacerü'l-esvedi öpmenin mümkün olmaması haline özgü kabul
etmişlerdir. Nevevi bunu el-Mecmu'da mezhebimiz alimlerinden nakletmiştir.
6. Kişi eliyle veya
başka bir şeyle hacerü'l-esvede dokunacak imkanı bulamazsa eliyle -veya
el-Mecmu'da açık olarak ifade edildiği üzere elindeki bir şeyle-
hacerü'l-esvede doğru işarette bulunur.
[*] - Buhari, İbn
Abbas'ın şu sözünü nakletmiştir: Hz. Peygamber (s.a.v.) devesiyle tavaf
yapıyordu. Rükne [yani Kabe'nin Hacerü'l-esvedin asılı bulunduğu köşesine]
gelince elindeki bir şeyle ona doğru işarette bulunup tekbir getiriyordu.
(Buhari, Hac, 1613)
Kişinin ağzıyla kıble
yönüne işarette bulunması [yani elini veya sopasını öperken ağzını Kabe'ye
döndürmesi] mendup değildir, çünkü böyle bir şey nakledilmemiştir. Nevevi'nin
"eliyle" ifadesi de ağzıyla işarette bulunmayı dışarıda
bırakmaktadır. "Eliyle" ifadesi her ne kadar elinde bulunan bir başka
şeyle işarette bulunamayacağı gibi bir anlamı çağrıştırıyorsa da kişi
el-Mecmu'da açık olarak belirtildiği gibi elindeki başka bir şeyle işarette
bulunabilir.
7. Bil ki:
Hacerü'l-esvede dokunmak ve işarette bulunmak sağ elle yapılır. Kişi sağ elle
yapamıyorsa sol elle yapar. Hocamız Zekeriya el-Ensari -tıpkı Zerkeşi'nin
dedidiği gibi- "doğruya en yakın olan görüş budur" demiştir.
8. Kişi hacerü'l-esvedi
istilam etmeyi ve sonrasındaki işleri tavaftaki yedi turun her birinde uygular.
[*] - Çünkü Ebu Davud ve
Nesai, İbn Ömer'den şunu nakletmişlerdir: Hz. Peygamber (s.a.v.) tavafın her
bir turunda rükn-i Yemanı ve Hacerü'l-esved'i selamlamayı bırakmıyordu.(Ebu
Davud, Mendsik, 1876; Nesai, Mendsik, 2947)
Bunların tek sayılı
dönüşlerde yapılması [çift sayılı dönüşlerde yapılmasına göre] daha güçlü
sünnettir.
[*] - Çünkü Hz.
Peygamber (s.a.v.) "Allah tektir, tek sayıyı sever" buyurmuştur.
(Buhari, Deavat, 6410)
Ayrıca kişi böyle
yaptığında hem tavafın ilk turunda hem de son turunda hacerü'l-esvedi istilam
etmiş olacak, hem de çift sayıda istilam yapmaya göre daha çok istilam yapmış
olacaktır.
9. Kişi Kabe'nin Şam'a
bakan duvarının iki köşesini -yani Hicr'in bulunduğu duvarın iki köşesini-
öpmez, eliyle veya başka bir şeyle istilam da yapmaz. Yani bunu yapmak sünnet
değildir.
[*] - Çünkü Buhari ve
Müslim'de İbn Ömer'den şu nakledilmiştir: Hz. Peygamber (s.a.v.) yalnızca
hacerü'l-esvedi ve rükn-i Yemanı'yi istilam yapıyordu" . (Buhari, Hac,
1609; Müslim, Hac, 3052)
10. Tavafın her bir
dönüşünde rükn-i Yemanı'yi istilam etmek, daha önce geçen hadis sebebiyle menduptur.
Ancak kişi burayı öpmez; çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) burayı öptüğü
nakledilmemiştir. Kişi burayı neyle istilam yapıyorsa istilam yaptığı şeyi
öper.
Şayet istilam yapamazsa
-İbn Ebu's-Sayf el-Yemenl'nin görüşünün aksine İzz b. Abdüsselam'ın belirttiği
üzere- işarette bulunur. Çünkü işarette bulunmak, dokunmak yerine geçer. Zira
hacerü'l-esvede dokunamama halinde işarette bulunmak dokunma yerine geçtiği
gibi burada da öyledir. Bu kıyas şu sonucu da gerektirir: "Kişi, rükn-i
yemaniye işarette bulunduğu şeyi öper". Hocam Remli'nin fetvasına göre
hüküm böyledir.
[Hacerü'l-esved'in
bulunduğu köşe dışında] Kabe'nin diğer üç köşesini öpmemenin anlamı "bunu
yapmak sünnet değildir" hükmüdür. Kişi bu köşeleri öperse veya Kabe'nin
başka bir yerini öperse bu hareketi ne mekruh olur ne de "daha güzelolan
bir davranışı terk etmek" kabilinden olur. Aksine el-İstiksa adlı eserde
İmam Şafii (r.a.)'nin kendi ifadesi olarak nakledildiğine göre bu güzel bir
davranış olur. İmam Şafii (r.a.) orada şöyle demiştir: "Kişi
Kabe'nin her neresini
öperse öpsün güzel bir davranışta bulunmuştur. Bununla birlikte Hz. Peygamber
(s.a.v.)'e uymamız emredilmiştir. [Bu yüzden biz yalnızca Hz. Peygamber
(s.a.v.)'in öptüğü yerleri öperiz". İsnevi "buna dikkat et! Bu önemli
bir meseledir" demiştir.
Not: Yukarıda geçen hükümler açısından Kabe'nin
köşelerinin farklı durumda olmasının sebebi şudur: Hacerü'l-esvedin bulunduğu
köşenin iki üstünlüğü vardır: Hacerü'l-esvedin orada olması ve Hz. İbrahim'in
Kabe'yi yaptığı temellerin üzerinde bulunması. Rükn-i Yemanl'nin bir üstünlüğü
vardır, o da Hz. İbrahim'in temelleri üzerinde bulunmasıdır. Kabe'nin Şam
tarafına bakan iki köşesi [yani Rükn-i Şamı ve Rükn-i IrakI] ise bu iki üstün
özelliğin hiçbirine sahip değildir.
C. TAVAF ESNASINDA HZ.
PEYGAMBER (S.A.V.)'DEN NAKLEDİLEN DUAYI OKUMAK
Tavafın üçüncü sünneti
tavafın başında şöyle dua etmektir: Bismillahu valla
hu ekber. Allahümme
imanen bike ve tasdikan bi kitabike ve vefaen bi ahdike vettibaan li sünneti
nebiyyike Muhammedin Sallallahu aleyhi ve sellem.
Kişi Rabe'nin kapısının
hizasında şöyle desin: Allahümme inne'l-beyte beytüke ve'l-hareme haremüke
ve'l-emne emnüke ve haza makaamü'l-aizi bike mine'n-nar.
Kişi Kabe'nin Yemen
tarafına bakan duvarının iki köşesinin arasında şöyle dua etsin:
Allahümme atina fi'
d-dünya haseneten ve fi'l-ahirati haseneten ve kına azabe'n-nar.
Kişi [bu dualar dışında
tavafın bütününde] dilediği şekilde dua etsin.
Hz. Peygamber
(s.a.v.)'den nakledilen duaları okumak Kur'an okumaktan daha faziletlidir.
Kur'an okumak, Hz. Peygamber (s.a.v.)'den nakledilmeyen duaları okumaktan daha
faziletlidir.
1. Tavafın üçüncü
sünneti Hz. Peygamber (s.a.v.)'den nakledilen duya ıokumaktır.
Buna göre tavafın
başında ve yine el-Mecmu'da belirtildiğine göre her bir turunda şu duayı okumak
sünnettir:
O Bismillahu vallahu
ekber. Allahümme imanen bike ve tasdikan bi kitabike ve vefaen bi ahdike
vettibaan li sünneti nebiyyike Muhammedin Sallallahu aleyhi ve sellem
Şeyh Ebu Hamid
"Allah u ekber" derken elleri kaldırmayı müstehap görmüştür.
Duanın içinde geçen
"vefaen bi ahdike" "bizden aldığın söz" ifadesiyle Allah'ın
bizden aldığı "onun emirlerine uyacağımız ve yasaklarından kaçınacağımıza
dair söz" dür.
"Gönderdiğin
peygamberin Muhammed'in sünnetine uymak için" ve aynı zamanda öncekiler ve
sonrakilerin sünnetine uymak için.
Bu duanın Arapçasında
yer alan "ımi'men" ifadesi gerekçe bildiren nesnedir [mef'ul li
eclih]. Bunun anlamı "ıman ettiğim için tavaf yapıyorum" demektir.
Not: Alimlerden biri şöyle demiştir: "Allahu
Teala Hz. Adem'i yaratmca, onun zürriyetini sulbünden çıkardı ve onlara
"ben sizin rabbiniz değil miyim? diye sordu. Onlar da "evet
rabbimizsin" diye cevap verdiler" [A\af, 172] Allah buna dair bir
sözleşme yazılmasını ve bunun hacerü'l-esvedin içine yerleştirilmesini emretti.
2. El-Minhac metninde
kişinin Kabe'nin kapısının hizasında okuyacağı söylenen dua şudur: Allahümme
inne'l-beyte beytüke ve'l-hareme haremüke ve'l-emne emnüke ve haza
makaamü'l-aizi bike mine'n-nar.
Bu, Nevevi tarafından
el-Muharrer'e eklenmiştir. Bunun aslı erRavda ve aslında yer almaktadır. Bunu
Şeyh Ebu Muhammed el-Cüveynı zikretmiş ve şöyle demiştir: "Bu, makam-ı
İbrahim'e işaret etmektedir". El-Envar adlı eser ile Hocamız Zekeriya el-Ensarl'nin
Şerhu'r-Ravd adlı eserinde tek görüş olarak nakledilen bu görüş, itimad
edilmesi gereken görüştür.
İbnü's-Salah şöyle
demiştir: Kişi duada "burası sana sığınanların durağıdır" derken kişi
kendisini kastetmektedir. Yani burası, sana cehennemden sığınan kimsenin
durağıdır. Bu makam ile "makam-ı İbrahim" e, "sığınan" ile
de "Hz. İbrahim"e işaret edildiği görüşü Mekke'nin bazı avam
insanlarının düştüğü korkunç bir hatadır.
3. Kişi rükn-i Irakı'ye
vardığında şöyle dua eder: "Allahümme inni euzü bike mine'ş-şekki
ve'ş-şirki ve'n-nifaki ve'ş-şikaaki ve sui'l-ahlaki ve sui'l-manzari fi'l-ehli
ve'l-mali ve'l-veled.
4. Kişi Kabe'nin
oluğunun altına vardığında şu duayı okur: "Allahümme ezilleni fi zillike
yevme la zille illa zilluke ve'skini bi ke'si nebiyyike Muhammedin Sallallahu
aleyhi ve Sellem şeraben henien la ezmeü ba'dehu yaze'l-celali ve'l-ikram.
5. Kişi rükn-i Şami ve
rükn-i Yemani arasında şu duayı okur: Allahümmec'alhu haccen mebruran ve zenben
mağfuran ve sa'yen meşkuran ve amelen mütekabbelen ve ticareten len tebur. Ya
Azizü ya Gafur!
Tavafta yukarıdaki
şekilde dua etmenin sünnet olduğu durum bu tavafın bir hac veya umre tavafı
olmasına özgüdür. Şayet hac veya umre tavafı dışında kişi tavaf yapıyorsa
dilediği duayı okuyabilir.
6. Kişi Kabe'nin Yemen
tarafına bakan duvarının iki köşesi arasında şöyle dua eder: Allahümme atina
fi'd-dünya haseneten ve fi'l-ahireti haseneten ve kina azabe'n-nar.
El-Mecmu'da [Allahümme
yerine] "rabbena" ifadesi geçmektedir. "Dünyada iyilik ver"
derken kasdelin bir görüşe göre "saliha kadın", bir görüşe göre
"ilim "dir. Bunun dışında görüşler de vardır.
"Ahirette iyilik
ver" derken kastedilen bir görüşe göre cennet, bir görüşe göre aftır.
Bunun dışında görüşler de vardır.
İmam Şafii (r.a.)
"tavafta yapılan dualar içinde en sevdiğim dua budur. Bunun tavafın
bütününde söylenmesi hoşuma gider" demiştir.
7. Kişi tavafın
bütününde dilediği gibi dua etsin. Tavafta dua etmek sünnettir. Hz. Peygamber
(s.a.v.)'den nakledilmiş duayı okumak daha faziletli olsa bile yapılan dua
ister Hz. Peygamber (s.a.v.)'den nakledilmiş olsun, ister böyle olmasın fark
etmez.
8. [Tavaf esnasında
okunanlar arasındaki fazilet sıralaması şöyledir:]
a. Hz. Peygamber
(s.a.v.)'den nakledilen duaları okumak, başka duaları okumaktan ve Kur'an
okumaktan daha faziletlidir. Çünkü böyle yaparak Hz. Peygamber (s.a.v.)'e
uyulmuş olunur.
b. Tavafta Kur'an
okumak, Hz. Peygamber (s.a.v.)'den nakledilmeyen duaları okumaktan daha
faziletlidir. Çünkü tavaf, zikir yapma anıdır. Kur'an da -Şeyh Ebu Hamid'in
İmam Şafii (r.a.)'nin ifadeleri arasında naklettiğine göre- en üstün zikirdir.
[*] - Hadiste şöyle
buyrulmaktadır: Her türlü noksanlıktan uzak ve şanı yüce olan Rab şöyle
buyurur: Beni anmakla meşgulolmaktan dolayı benden bir şey isteyemeyen kimseye
benden isteyenlere verilenlerin en üstününü veririm. Allah'ın sözünün başka
sözlere üstünlüğü Allah'ın, yarattıklarına üstünlüğü gibidir. (Tirmizi,
Fedailü'l-Kur'an, 2926. Tirmizi: hasendir.)
9. Tavaf esnasında zikir
ve Kur' an' ı gizli olarak okumak sünnettir; çünkü bu durum huşuyu [kalp
huzurunu] elde etmeye daha uygundur.
10. Kişi sevap kazanma
fırsatını elde etmek amacıyla bunu [yani yukarıda geçen uygulamaları] tavafın
bütün turlarında yapar. Bunu yapması daha faziletlidir. Tek sayılı dönüşlerde
bunları yapmak ise daha da faziletlidir.
D. REMEL YAPMAK
Tavafın dördüncü sünneti
ilk üç şavtta [dönüşte] remel yapmaktır. Bu da adımlarını birbirine yakın
tutarak [küçük adımlar atarak] hızlıca yürümek şeklinde olur. Kişi diğer
şavtlarda yürür.
Remel yapmak, peşinden
sa'y yapılan tavafa özgüdür. Bir görüşe göre ise kudüm tavafına özgüdür.
Kişi remel yaparken
şöyle dua etsin: Allahümmec'alhu haccen mebruran ve zenben mağfuran ve sa'yen
meşkura.
1. Tavafın dördüncü
sünneti, yürüyerek tavaf yapan erkeğin -çocuk da olsa böyledir- tavafın ilk üç
şavtında [yani turunun] Kabe'nin etrafını dönme anının bütünü boyunca remel
yapmasıdır. Nevevi'nin sözünden ilk üç turun bir bölümünde remel yapmanın
yeterli olduğu gibi bir anlam çıkıyorsa da hüküm böyle olmayıp ilk üç turun
bütünü boyunca remel yapmak sünnettir.
2. Remel, tavaf yapan
kişinin -koşmak veya sıçramak şeklinde değil de- adımlarını birbirine yakın
atarak [yani küçük adımlar atarak] hızlıca yürümesidir.
Kişi [ilk üç tur
dışında] tavafın geriye kalan bölümünde sakin bir şekilde yürür.
[*] - Bunun delili
Buhari ve Müslim'in, İbn Ömer'den rivayet ettikleri şu hadistir: Resulullah
(s.a.v.) şöyle buyurdu: Kişi beytullahı tava! edeceğinde ilk üç dönüşte hızlı
son dört dönüşte ise yürüyerek tava! yapar.(Buhari, Hac, 1617; Müslim, Hac,
3037)
[*] - Müslim de İbn
Ömer' den şunu rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (s.a.v.) hacerü'l-esvedin
bulunduğu yerden başlayıp yine onun bulunduğu yerde bitirecek şekilde üç turda
remel yaptı, sonraki dört turda yürüdü.(Müslim, Hac, 3040)
3. Kişi hayvan sırtında
tavaf yapıyorsa ilk üç turda hayvanı hızlı hareket ettirir. Başkası tarafından
taşınarak tavaf yaptırılıyorsa taşıyan kişi ona remel yaptırır.
4. Bir özür yokken
remelin terk edilmesi mekruhtur.
5. Kişi ilk üç dönüşün
herhangi bir yerinde remel yapmazsa bunu diğer dört dönüşte kaza etmez; çünkü
son dört turun sakin bir şekilde yapılması uygun olduğundan bunun durumu
değiştirilmez. Bu şuna benzer: Namazın ilk iki rekatında Kur' an' i sesli okumayan
kişi bunu daha sonraki rekatlarda kaza etmez. Çünkü böyle yaparsa [gizli
okunması sünnet olan yeri açıktan okuyarak] gizli okuma sünnetini de elinden
kaçırmış olur.
Not: Benim el-Muharrer metnine tabi olarak
eklediğim "[son dört tavafta] sakin bir şekilde yürür" ifadesini
Nevevi'nin de eklemesi uygun olurdu. Çünkü hızlı yürümenin mukabili
"yürümek" değil, "sakin bir şekilde yürümek"tir.
Remel yaparak hızlıca
yürümenin hikmeti şudur: Hz. Peygamber (s.a.v.) ve [muhacirlerden olan]
[Yesrib'e yani Medine'ye hicret ettiklerinde buradaki humması [sıtması] Hz.
Peygamber (s.a.v.) ve ashabını bitkin düşürmüştü. [Hz. Peygamber (s.a.v.),
Hudeybiye antlaşmasının yapıldığı yıl yapamadıkları umreyi kaza etmek için
hicretin yedinci yılında] umre yapmaya geldiğinde [müşriklerin arasında Hz.
Peygamber (s.a.v.) ve muhacirlerin Medine'de zayıf düştükleri söylentileri
çalkalandI. Bunu duyan Hz. Peygamber (s.a.v.) ashabına tavafın ilk üç turunda
hızlı yürümelerini yani remel yapmalarını emretti]. Müşrikler onları remel yaparken
gördüklerinde "Bunları mı humma zayıf düşürmüş?! Bunlar şöyle dayanıklı
böyle dayanıklı" diye konuşmaya başladılar.
Tavafta remel yapmanın
hikmeti günümüzde ortadan kalktığı halde bu uygulamanın halen devam etmesinin
sebebi şudur: Remel yapan kişi bu sayede bu uygulamanın başlamasına sebep olan
tarihselolayları, yani İslam'ın güçlenişini düşünür. Bunun ardından Allah'ın
İslam'ı ve Müslümanları onurlandırma nimetini hatırlar.
İmam Şafii (r.a.)'nin
kendi ifadeleri arasında yer aldığı üzere remel yapmayı terk etmek mekruhtur.
Remel yaparken çok hızlı hareket etmek de mekruhtur. Kişi remel yaparken
dilediği şekilde dua edebilir.
6. [Remel hangi
tavaflarda yapılır? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Remel yalnızca peşinden
meşru bir sa'yin geldiği tavafa özgüdür.
Bu da kudüm tavafı ile
haccın rüknü olan tavaftır.
[İkinci görüş]
[Zayıf] bir görüşe göre
yalnızca kudüm tavafına özgüdür. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.)'in remel yaptığı
tavaf kudüm tavafı idi, bunun ardından da sa'y yapmıştı.
Yukarıdaki her iki
görüşe göre kişi veda tavafında remel yapmaz. Yine kişi kudüm tavafının
arkasından sa'y yapan kişi -şayet ifada tavafından sonra sa'y yapmayı
istemiyorsa- ifada tavafından sonra remel yapmaz. Daha güçlü görüşe göre sa'y
yapmayı istemesi halinde de böyledir; çünkü bu tavafta remel yapması kişiden
istenen bir şey değildir.
Kişi kudüm tavafı
yaptıktan sonra sa'y yapmasa, ilk görüşe göre ifada tavafı yaparken remel
yapar, ikinci görüşe göre yapmaz.
7. Mekke'de oturan hacı
adayı ilk tavafında remel yapar, ikincisinde yapmaz.
8. Kişi, arkasından sa'y
yaptığı kudüm tavafında remel yapmasa, daha sonra bunu ifada tavafında kaza
etmez.
9. Kişi remel yaparak
kudüm tavafı yapmakla birlikte bunun ardından sa'y yapmasa ifada tavafında da
remel yapar, çünkü sa'y vazifesi üzerinde durmaktadır.
10. Kişi remel yaparken
şöyle dua etsin: Allahümmec'alhu haccen mebruran ve zenben mağfuran ve sa'yen
meşkura.
Bu duanın açılımı şu
şekildedir: "Allahümmec'a!hu haccen mebruran": Allah'ım şu an
yapmakta bulunduğum haccı mebrur bir hac eyle: Yani içine günah karışmamış bir
hac eyle. "Mebrur" kelimesi "birr" kelimesinden alınmış
olup anlamı "itaat" demektir. Bir görüşe göre ise bu "kabul
edilen hac" anlamına gelir.
"ve zenben
mağfuran"; Günahımı affedilmiş eyle.
"ve sa'yen
meşkuran"; Amelimi kabul edilmiş bir amel eyle. Bir görüşe göre bunun
anlamı "yapıldığı için teşekkür edilen amellerden eyle" şeklindedir.
Bu duanın yapılmasının
sebebi -Rafil'nin belirttiği üzere- sünnete uymaktır.
Bu dua hac yaparken
böyle okunur. Umre yapan kimsenin duası ise tavaf duası konusunda geçmişti.
11. Rafil ve Nevevi,
tavaf yapan kimsenin, tavafın son dört turunda ne okuyacağı meselesinden
bahsetmemişlerdir. İmam Şafii (r.a.) ve mezhebimize mensup alimler kişinin son
dört turda şu duayı okumasının sünnet olduğunu söylemişlerdir:
O Rabbiğfir ve'rham ve
tecavez amma ta'lem. İnneke ente'l-eazzu'!-ekram. Allahümme rabbena atina fi'd-dünya
haseneten ve fi'l-ahireti haseneten ve kina azabe'n-nar.
E. İZTİBA YAPMAK
Tavafın beşinci sünneti,
içinde remel yapılan bütün tavaflarda ıztıba yapmaktır. Doğru görüşe göre sa'y'
de de böyledir.
Iztıba ridanın ortasını
sağ omzunun altına ve ridanın iki ucunu da sol omzuna koymaktır.
Kadın ne remel yapar ne
de ıztıba yapar.
1. Tavafın beşinci
sünneti, tavaf yapan erkeğin -bu bir çocuk bile olsa- içinde remel bulunan
bütün tavaflarda ıztıba yapmasıdır. Iztıbanın tarifi birazdan gelecektir.
Bunun delili Ebu
Davud'un rivayet ettiği -ve Nevevi'nin el-Mecmu'da senedinin sahih olduğunu
belirttiği- hadistir (Ebu Davud, Menasik, 1889)
2. [Kişi sa'y esnasında
ıztıba yapar mı? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Doğru olan görüşe göre
kişi sa'y esnasında da ıztıba yapar. Bu "kişinin tekrar tekrar yapması
emredilen bir mesafeyi katetmesi" illetine dayanarak sa'yin tavafa
kıyaslanması sonucu verilen bir hükümdür.
Sa'y yapan kişi daha
önce tavaf sırasında ıztıba, yapmış olsun ya da olmasın sa'y'de ıztıba yapması
sünnettir.
[İkinci görüş]
Kişi sa'y' de ıztıba
yapmaz; çünkü böyle bir uygulama nakledilmemiştir.
3. Nevevi'nin ifadesi
"iki rekat namaz kılarken ıztıba yapmanın müstehap olmadığını"
düşündürmektedir ki daha doğrusu da budur. Çünkü namazda iken ıztıba yapmak
mekruhtur. Bu sebeple kişi namaz kılmayı istediğinde ıztıbayı giderir, sa'y
yapmak istediğinde yeniden ıztıba yapar.
4. Remel yapmanın sünnet
olmadığı bir tavafta ıztıba yapmak da sünnet değildir.
5. Iztıba -normal
zamanda düzenbazların yaptığı gibi- kişinin ridasının orta kısmını sağ omzunun
altından alıp omzunu açıkta bırakması, ridanın iki ucunu da sol omzunun üzerine
koymasıdır. (164)
6. Kadın [lar] remel ve
ıztıba yapmaz[lar]. Yani kadından bunu yapması istenmemiştir; çünkü kadının
remel yapması halinde vücut hatları belli olur. Iztıba yapması halinde ise
avret yeri açılmış olur.
"Düzenbazların
yaptığı gibi" ifadesi -İsnevi'nin de belirttiği üzerekadının ıztıba
yapmasının haram olmasını gerektirir; çünkü bu erkeklere, hatta onların
düzenbazlarına benzemeye çalışmaktır. Kadınların erkeklere benzemeye çalışması
ise haramdır.
Çift cinsiyetli şahıslar
da bu konuda kadınlarla aynı hükümlere tabidir.
F. BEYTULLAHA
YAKLAŞMAK
Tavafın sünnetlerinin
altıncısı tavaf yapan kişinin beytullah'a yakın olmasıdır.
Kişi beytullaha yakın
olduğunda kalabalık sebebiyle remel yapılabıyorsa uzaktan tavaf yapıp remeli
yerine getirmek daha iyidir. Ancak kişi kadınlara çarpmaktan endişe ederse
beytullahın yakınında bulunup remelsiz tavaf yapmak daha iyidir.
1. Tavafın sünnetlerinin
altıncısı üstünlüğü sebebiyle beytullaha yakın olmaktır. Ayrıca beytullaha
yakın olmak hacerü'l-esvedi istilam etme ve öpmeyi daha kolaylaştırır.
Bazı- alimlerin de
belirttiği üzere kişinin kendisiyle beytullah arasında üç adımlık mesafe
bırakmasıdır. Böylece bedeninin bir bölümünün şadırvanın üzerinden
geçmediğinden emin olabilir.
Kişi kalabalık vb. bir
sebeple başkasından rahatsızlık duyacaksa veya başkasına rahatsızlık verecekse
beytullahı uzaktan tavaf etmek daha iyidir.
Yukarıdaki hükümlerin
tümü erkekler hakkındadır.
Kadınlar ve çift
cinsiyedi şahıslar ise tavaf alanının ucunda bulunurlar. Şayet tavaf yapanlar yalnızca
kadınlar veya çift cinsiyetli şahıslar ise bunların da beytullaha yakın
olmaları -aynen erkeklerde olduğu gibi- müstehap olur.
2. Beytullaha yakın olma
durumunda kalabalık vb. bir sebeple ~ remel yapamıyorsa ve kalabalığın içinde
bir boşluk bulabilmeyi de ümit etmiyorsa, şayet orada kalacaksa bulunduğu yerde
remel yapar.
Beytullaha uzak durup
remel yapmak, yakında durup remel yapamamaktan daha iyidir. Çünkü beytullaha
yakın olmak ibadet yerine ilişkin bir fazilettir. Remel ise bizzat ibadetin kendisine
ilişkin bir fazilettir. İbadetin kendisine ilişkin bir faziletin korunması daha
önceliklidir. Nitekim evde cemaatle namaz kılmak üç mescid [yani mescid-i
haram, mescid-i nebevı ve mescid-i Aksa] dışında tek başına namaz kılmaktan
daha faziletlidir.
Kişi [beytullaha yakın
pozisyonda iken] bir boşluk bulup remel yapabilmeyi ümit ediyorsa orada remel
yapabilmek için bulunduğu yerde bekler.
3. [Beytullaha uzak
durup remel yapmak, yakın durum remel yapamamaktan daha iyidir] Ancak kişi
beytullahtan uzak durduğunda kadınlar tavaf alanının kenarında bulunduğundan
kadınlarla çarpışmaktan endişe ederse; remelsiz olarak beytullaha yakın durmak
remel yaparak uzakta durmaktan daha iyidir; çünkü bu abdestini korumasını
sağlar.
Kişi beytullaha yakın
olmakla birlikte [remel yaptığında] kadınlara dokunmaktan endişe ederse remeli
terk etmek daha iyidir.
4. Sa'y yaparken hızlı
yürüme durumunda olduğu gibi [tavafta da] yürürken hareketli olması ve
"şayet mümkün olsa remel yapardı" denilecek şekilde davranması sünnettir.
G. TAVAFI ARA
VERMEKSİZİN YAPMAK
Tavafın sünnetlerinin
yedincisi tavaf yapan kimsenin ara vermeksizin tavaf yapmasıdır.
1. Bunu hem Hz.
Peygamber (s.a.v.)'e uymak hem de böyle yap- ş mayı farz kabul edenlerin ihtilafından
kurtulmak için yapar.
2. Tavaf yaparken
konuşmak caiz olup, konuşmak tavafı bozmaz.
[*] - Çünkü Hz.
Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Dikkat edin! Allah tavafta konuşmayı
helal kılmıştır. (Darimİ, Menasik, 2, 44)
Bununla birlikte;
"iyiliği teşvik etmek, kötülüğe engelolmak, bilmeyen kimselere öğretmek,
fetva isteyene cevap vermek" gibi hayırlı konuşmalar dışında konuşma
yapmamak daha iyidir.
3. Tavaf sırasında
kişinin şunları yapması mekruhtur:
> Tükürmek,
> Ellerini sırtının
arkasına doğru çevreleyerek koymak,
> Elini ağzına
koymak, ancak esneme durumu bunun dışındadır. Çünkü esneme sırasında elini ağza
koymak müstehaptır.
> Parmaklarını
birbirine geçirmek ve çıtlatmak,
> Küçük veya büyük
tuvaleti varken tavaf yapmak,
> Yemek hazır ve canı
da yemek isterken tavaf yapmak,
> Kadının yüzü peçeli
olarak tavaf yapması,
> Tavaf yaparken bir
şey yiyip içmek, bir şey içmek yemeye göre daha hafif derecede mekruhtur.
4. Kişinin tavaf
esnasında huşulu, alçak gönüllü, gafletten uzak olması, dışı ve içi ile edebe
uygun davranması, aklında sürekli kimin evinin etrafında tavaf yaptığını
düşünmesi uygun olur.
5. Kişinin tavaf
yaparken;
a) Bakışlarını bakılması
helal olmayan şeylere bakmaktan koruması,
b) Kalbini etrafta
gördüğü zayıf ve hasta kimseleri küçümsemekten koruması,
c) Kendisine soru soran
kimseye onun bilmediği hususları yumuşak bir şekilde anlatması gerekir.
6. En faziletli davranış
mescid-i haramda tavaf yapmak mıdır yoksa namaz kılmak mıdır? Maverdi tavafın
daha üstün olduğunu söylemiştir. Başka alimlerin görüşlerinin zahirinden ise
namaz kıImanın daha faziletli olduğu anlaşılmaktadır ki itim ad edilen görüş de
bu ikincisidir. İbn Abbas şöyle demiştir: "Mekke'liler açısından mescidi
haramda namaz kılmak, Mekke'li olmayanlar açısından ise tavaf yapmak daha
üstündür".
H. TAVAFTAN SONRA İKİ
REKAT NAMAZ KILMAK
Tavatın sünnetlerinin
sekizincisi tavaftan sonra makam-ı İbrahim'in arkasında iki rekat namaz
kılmaktır.
Kişi bu namazın ilk
rekatında [Fatiha' dan sonra] Kafinln suresini, ikinci rekatta ihlas suresini
okur. Geceleyin kılarken sesli olur.
Bir görüşe göre tavatın
ara vermeksizin yapılması ve tavaftan sonra namaz kılınması tarzdır.
1. Tavafın sünnetlerinin
sekizincisi kişinin tavaftan sonra iki rekat namaz kılmasıdır.
Tavaftan sonra kılınan
farz namaz veya farz namazların öncesindeki-sonrasındaki sünnet namazlar bu
namaz yerine geçer. Bu, farz ve düzenli nafilelerin tahiyyetü'l-mescid namazı
yerine geçmesine benzer.
2. Bu iki rekat namazın
-Hz. Peygamber (s.a.v.)'in fiiline uyarak- Hz. İbrahim'in (a.s.) makamının
arkasında kılınması daha faziletlidir. Şayet bu mümkün olmazsa Hicr'in
arkasında kılınır.
Nevevi el-Mecmu'da şöyle
demiştir: Kabe'nin oluğunun altında, sonra mescid-i haramda, sonra harem bölgesinin
dilediği bölgesinde dilediği zaman bu namazı kılabilir. Bu namaz ancak kişinin
ölümü ile kaçırılmış olur.
İsnevi bu namazın
Kabe'nin içinde kılınmasının makam-ı İbrahim' de kılınmasından daha üstün
olduğu görüşünü benimsemiştir.
el-Minhac metnindeki
görüş daha faziletlidir. Çünkü bu mesele Hz. Peygamber (s.a.v.)'e uymaya bağlı
bir meseledir. Hz. Peygamber (s.a.v.)'in de bu namazı makam-ı İbrahim'de
kıldığı sabittir. O (s.a.v.) "hac-umre fiillerinizi benden öğrenin"
buyurmuştur.
Et-Tavassut adlı eserde
şöyle denilmektedir: İki rekatlık tavaf namazının makam-ı İbrahim'de
kılınmasının başka yerde kılınmasından daha faziletli olduğu konusunda imamlar
arasında bir görüş ayrılığı bilmiyorum. Bu öncekilerden devralınmış olan bir
icmadır, bunda şüphe edilmez.
Hatta eş-Şamil adlı
eserin yazarı ve başkalarının naklettiğine göre [Süfyan-ı] Sevrı bu namazın
makam-ı İbrahim'in arkası dışında bir yerde kılınmasının caiz olmadığı hükmünü
kabul etmiştir.
3. Bazıları mescitten
sonra Hz. Hatice'nin (r.a.) evini, sonra Mekke'nin diğer kısmını, sonra da
harem bölgesini zikretmiştir.
Alimlerin ifadelerinin
zahiri ise buna aykırıdır.
4. Aslü'r-Ravda'da şöyle
denilmiştir: "Kişi iki rekat tavaf namazını geciktirdiğinde kurban kesmesi
sünnettir." Yani temettu haccında kesildiği gibi bir kurban kesilmesi
sünnettir.
İbnü'l-Mukri bunu
"harem dışında kılınması" ile kayıtlamıştır. Çünkü bu durumda tavaf
namazı harem bölgesinde kılınmayıp haremin dışına kadar ertelenmiş olmaktadır.
Ibarenin zahirine göre
ise böyle bir kayıt söz konusu değildir.
5. İki rekatIık tavaf
namazını; başkası adına ücretle hac yapan kişi ve gayri mümeyyiz çocuğa hac
yaptıran veli onlar adına kılar.
6. Birkaç hafta içinde
iki veya daha fazla tavafı peşpeşe yapsa sonra da bunların her birinin iki
rekatlık namazını peşpeşe kılsa -el-Mecmu'da alimlerden nakledildiğine göre-
mekruhluk söz konusu olmaksızın caiz olur. Ancak her bir tavaf namazını kendi
tavafından sonra kılmak daha faziletlidir.
Kişi bütün tavaflar için
sadece iki rekatIık tavaf namazı kılsa bu hareketi mekruh olmaz.
7. Kişi iki rekatlık
tavaf namazının birinci rekatında [Fatiha'dan sonra] "Kul ya
eyyühe'l-kafirun" suresini, ikinci rekattan sonra da "İhlas"
suresini okur.
Bunu, Müslim'in rivayet
ettiği hadise uymak için yapar.(Müslim, Hac, 2941)
Ayrıca bu iki surenin
okunması, tavaftaki ihlasa uygundur. Çünkü müşrikler putlara ibadet
ediyorlardı.
8. Kişi tavaf namazını
geceleyin -veya gece hükmünde olan fecrin doğuşundan güneşin doğuşuna kadar olan
bir zamanda- klIıyorsa kıraati açıktan yapar.
Nevevi bu hükmün
bilinmesi sebebiyle zikretmemişse de zikretmesi daha iyi olurdu.
Bunun dışındaki
zamanlarda ise -güneş tutulması namazı vb.ne kıyasla- açıktan okunması sünnet
olur.
Ayrıca bu şekilde
açıktan okumak, hac-umre ibadetinin şiarını açığa vurmak anlamına gelmektedir.
[Soru] Nevevi-ve başka kimi alimler- namazın
kılınışı konusunu ele alırken "geceleyin yapılan nafile ibadetlerin
açıktan okumayla gizli okuma arasında yapılmasının daha faziletli olduğu"
görüşününü "sahih" saymışlardır.
[Cevap] O hüküm "mutlak nafile namazlar"
için geçerlidir.
9. Bir görüşe göre
tavafın dönüşleri ve kısımlarının ara vermeksizin yapılması ve tavaf namazının
kılınması farzdır.
[*] - Çünkü Hz.
Peygamber (s.a.v.) her ikisini de bu şekilde yapmış, ayrıca "hac-umre
ibadetinizin nasıl yapılacağını benden öğrenin" buyurmuştur.
Daha önceki görüş [yani
tavafın ara vermeksizin yapılmasının sünnet olduğu görüşü ve tavaf namazının
sünnet olduğu görüşü] daha doğrudur.
Peşpeşe yapmanın farz
olduğu görüşünün delili abdest konusunda geçen delildir. Oradaki görüş ayrılığı
burada da geçerlidir.
Görüş ayrılığı, bir özür
bulunmaksızın uzun süre ara verme durumuna özgüdür. Şayet kısa süreli ara
verilirse veya bir özürden dolayı uzun süreli ara verilirse -tıpkı abdestte
olduğu gibi- bunun bir zararının olmadığı ittifakla kabul edilmiştir.
Cüveyni şöyle demiştir:
"Uzun sürenin ölçüsü, kişinin tavafı -ya vazgeçerek veya tamamlayarak-
terk ettiği konusunda zann-ı galip oluşturacak kadar uzun ara vermesidir."
Farz namazın kılınması
bir özür teşkil ederken, cenaze namazı ve farzlardan önce ve sonra kılınan
sünnet namazlar bir özür teşkil etmez. Aksine farz olan tavafın bunlar
sebebiyle kesilmesi mekruhtur.
Tavaf namazının farz
olmadığının delili şu hadistir: Hz. Peygamber (s.a.v.) kendisine neyin farz
kılındığını soran bedevl'ye beş vakit namazı söylemiş, bedevı "üzerime
[namaz olarak] başka farz var mıdır?" diye sordu. Hz. Peygamber (s.a.v.) "hayır,
ancak canın isterse o başka" demiştir. (Buharİ, iman, 46; Müslim, iman,
100)
[Tavaf namazının farz
olup olmadığı konusunda İmam Şafii (r.a.)'ye ait yukarıda zikredilen] iki görüş
"farz olan tavaftan sonra kılınan tavaf namazı" ile ilgilidir. Şayet
tavaf nafile ise tavaf namazının sünnet olduğu ittifakla kabul edilmiştir.
Tavaf namazının her iki görüşe göre sünnet olduğu da söylenmiştir. Gazalı de
bunu sahih kabul etmiştir. Nafile bir ibadetin içinde bir farzın şart kılınması
yadırganacak bir durum değildir. Nitekim nafile bir namazda taharet ve setr-i
avret farzdır.
Tavaf namazının farz
olduğu görüşüne göre iki rekatlık tavaf namazı kılınmaması halinde tavaf sahih
olur. Çünkü tavaf namazı tavafın ne şartı ne de rüknüdür.
Daha önce geçtiği üzere
hac-umre gibi bir ibadet içinde yapılan tavafın sünnetlerinden biri niyet
etmektir. Kişinin üzerinde ifada tavafı veya yapılma zamanı belirlenmemiş adak
tavafı bulunsa, üzerinde bulunan tavafın vakti girse, kişi başkası adına başka
bir tavafa veya kendi adına nafile bir tavafa yahut kudüm tavafına niyet etse
-tıpkı hac ve umrenin farz olan tavafında olduğu gibi- yaptığı tavaf ifada
tavafı yerine geçer.
Alimlerin "tavaf,
başka yöne çekilmeye elverişlidir" ifadesi şu anlama gelir: Kişi tavafı
-daha önce de işaret ettiğimiz gibi- mesela alacaklı olduğu kişiyi takibe sarf
etse tavaf o yöne çekilmiş olur.
el-Hisal yazarı tavafın
sünnetlerinin yirmi küsür olduğunu söylemiştir. Benim zikrettiğim kısımda
Allah'ın muvaffak kıldığı kimse için yeterli bilgi vardır.
Yüce Allah'tan lütufuyla
bizi [indirdiği hükümlere] tabi olanlardan kılmasını, [kendiliğinden hüküm
uyduran] bidatçılardan kılmamasını niyaz ederiz.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN